DOLAR

38,2637$% 0.07

EURO

44,0993% -0.08

STERLİN

51,2602£% -0.12

GRAM ALTIN

4.211,70%0,07

ONS

3.429,62%0,12

BİST100

9.321,64%0,05

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul PARÇALI BULUTLU 19°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Özgür Akyüz

Özgür Akyüz

28 Ocak 2025 Salı

FİGÜRAN MUHALEFET- ÖZGÜR AKYÜZ yazdı…

FİGÜRAN MUHALEFET- ÖZGÜR AKYÜZ yazdı…
2

BEĞENDİM

ABONE OL


Arkadaşlar, Türkiye’deki muhalefet partileri , Siyasi müktesebat ve işleyiş açısından öyle bir yetersizlik ve kifayetsizlik sergiliyor ki, iktidarın yanında figüran olmaktan öteye gidemiyorlar.

CHP’ye bakalım, 1946’dan beri iktidar yüzü görmemiş bir parti. Her seçimde “değişim” diyen ama en değişmeyen yapı. İstanbul’da yönetim krizleri, Ankara’da projelerin hayata geçirilmesindeki aksaklıklar, CHP’nin yönetimde ne kadar başarılı olduğunu sorgulatıyor. Ekonomik krizlerde CHP’nin önerdiği çözümlerinse uygulanabilirliği sıfır. İşsizlikle mücadele için eğitim reformu diyorlar ama somut bir proje yok,.

İYİ Parti, sağ seçmene hitap etmeye çalışıyor ama hangi sağa? Bir gün liberal ekonomiden bahsediyor, diğer gün devletçilikten; ideolojik çizgileri bir yılan gibi kıvrılıp duruyor. Belediyelerde CHP ile birlikte söz sahibi oldular. Peki sonrasında ne oldu? Belediye yönetimlerinde de CHP ile çatışmalar yaşadılar.Muhafazakar değerler mi, modern politikalar mı? İYİ Parti, iki uç arasında gidip gelmekten seçmeni ikna etmekten çok uzak.

Saadet Partisi, muhafazakar değerleriyle öne çıkıyor ama bu değerler modern Türkiye’de nasıl uygulanacak? Ekonomik adalet ve sosyal adalet vurguları yapıyorlar ama bunun için somut politikalar yok, sadece nostaljik bir rahmetli Erbakan rüzgarı var. Saadet Partisi, ideolojik çizgisini netleştirerek ve somut projeler sunarak etkili olabilirdi ama şu an için sadece geçmişin nostaljisini yaşatıyor.
Seçim ittifaklarında da Millet İttifakı’na tam anlamıyla entegre olamadılar. İki taraf arasında kalmış bir parti gibi davrandılar. Bu durum, onların seçmen tabanını böldü ve net bir duruş sergileyemediler.

Yeniden Refah’ın seçim vaatleri, nostaljik ve güzel temennilerle doluydu ama somut politikalar, projeler eksikti. Örneğin, esnafın sorunlarına dair güzel sözler söylediler ama bu sorunları çözmek için ne gibi adımlar attıklarını veya atacaklarını göremedik. Bu, bir bakıma, bir şefin “yemek güzel olacak” diyip, mutfağa hiç girmemesi gibi bir şey.

DEVA Partisi, Ali Babacan’ın ekonomi deneyimiyle öne çıkıyor ama bu deneyim nasıl bir değişim getirecek? DEVA’nın ekonomik reform önerileri, sanki bir ekonomi ders kitabından alınmış gibi, pandemi sonrası ekonomik toparlanma için somut adımlar yok. Babacan’ın geçmişteki ekonomi yönetimi başarılarıyla övünüyorlar ama bugünün Türkiye’sine uygulanabilir mi? DEVA’nın işsizlik ve enflasyon gibi güncel meselelere yönelik somut politikaları eksik, bu da onları “ekonomik kurtarıcı” olmaktan çok, “ekonomik vaiz” yapıyor.

Müktesebat ve programlar açısından, muhalefet partilerinin sundukları, genellikle havada kalıyor. CHP’nin ekonomik politikaları, işsizlik ve enflasyon gibi temel konularda belirsiz ve yetersiz somut veriler yok.. İYİ Parti’nin ekonomik vaatleri de net değil, tarım politikaları için ne gibi somut adımlar atılacağı belirsiz, bir çiftçi bile daha net konuşur. Saadet ve DEVA’nın sosyal adalet ve ekonomik reform önerileri ise teoride kalıyor, pratikte sadece güzel dilekler gibi.

Ayrıca; Muhalefet partileri arasındaki koordinasyon ve iş birliği eksikliği, gözle görülür bir şekilde ortada.. CHP ve İYİ Parti’nin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar, iktidar karşısında zayıf kaldıklarını gösterdi. Ayrıca, gençlere yer vermemeleri, genç seçmenin güvenini kaybetmelerine yol açıyor; Muhalefet Partilerinin tamamında gençlerin parti içinde söz sahibi olması için yeterli adımlar atılmıyor, bu da partiye taze kan gelmesini engelliyor. Yaşlılar kulübüne gitmeyi de gençler tercih etmiyor.

Tüm bunların neticesinde, Muhalefet Partilerinin son seçimdeki duruşu, idealleri ve değerleri üzerinden konuşan ama bu idealleri somut politikalara dönüştüremeyen bir yapı görüntüsü çizdi. Bu da onların seçmen gözünde silikleşmesine neden oldu.

Sonuç olarak, muhalefet partilerinin Türkiye’ye alternatif bir yönetim sunma konusunda ciddi bir yenilenmeye ihtiyaçları var. Öz eleştiri, somut projeler, ideolojik esneklik ve gençlere açılım olmadan, iktidar karşısında sadece eleştiren değil, aynı zamanda yapıcı bir güç olmaları mümkün değil. Bu gidişat ile muhalefet partilerinin figüranlıktan öteye gidemeyeceği net ve bariz şekilde görünüyor.

Sağlıkla Kalın…

Devamını Oku

ÖZGÜR AKYÜZ YAZDI… TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ÜZERİNE…

ÖZGÜR AKYÜZ YAZDI… TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ÜZERİNE…
4

BEĞENDİM

ABONE OL

Türk milliyetçiliği, Türkiye’nin siyasi ve sosyal hayatında her zaman önemli bir yer tutmuştur. Ama bu ideolojinin içindeki farklı fraksiyonların bir araya gelemeyişi, beraber hareket edemeyişi, gerçekten de ilginç ve karmaşık bir hikaye. Şöyle başlayayım.

Öncelikle, Türk milliyetçiliği dediğimizde, bir sürü farklı görüşün, yorumun, hatta bazen birbirine zıt ideallerin bir arada olduğunu görmeyenimiz yoktur değil mi? Bu fraksiyonlar, tarihsel olarak, Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren, birbirinden farklı şahsiyetlerin, farklı zaman dilimlerinde ortaya attığı fikirler üzerine şekillenmiştir. Mesela; Ziya Gökalp’in daha modern, entelektüel bir milliyetçilik anlayışı var; Nihal Atsız’ın ise daha sert, radikal bir milliyetçilik yaklaşımı. Bu iki görüş bile, nasıl farklılıkların olduğunu görmeye kafi…

Sonra 1960’lar, 70’ler, 80’ler… Milliyetçilik, daha da dallanıp budaklanıyor. Ama hepsi aynı şarkıyı söylemiyor. Bir yandan, daha seküler, modernist bir yaklaşımla milliyetçilik yorumlayanlar var; diğer yanda, dini unsurları da içine katan, daha muhafazakar bir milliyetçilik anlayışı. Bu iki farklı düşünce yapısı, bir araya gelmek bir yana, birbirlerinin varlığından bile rahatsız olabiliyor. Çünkü, milliyetçiliğin temelinde ne olduğu konusunda bile farklı düşünceler mevcut. Bir taraf, batılılaşmayı savunurken, diğeri, geleneksel değerleri ve muhafazakarlığı ön plana çıkarıyor.

Bir de, siyasi pragmatizm var. Milliyetçi partiler, iktidar olma veya iktidara yakın olma uğruna, ideolojilerinden ödün veriyor, farklı koalisyonlar ve ittifaklar kuruyorlar. Bu, kısa vadede belki kazanç sağlıyor ama uzun vadede, milliyetçiliğin özünü kaybetmesine, fraksiyonlar arasındaki güvenin azalmasına yol açıyor. Bir fraksiyon, diğerinin ideolojik çizgiden ne kadar saptığını görünce, ortak hareket neredeyse imkansızlaşıyor.

Son olarak, kişisel hırslar, liderlik mücadeleleri, hepsi bu fraksiyonların bir araya gelememesinde etkili. Her fraksiyonun kendi lideri, kendi kitlesi var ve bu kitleler arasında liderlik yarışı, zaman zaman ideolojinin dahi önüne geçiyor. Bu da, milliyetçiliğin birlik ve beraberlik rüyasını, bir türlü gerçeğe dönüştüremiyor.

Neticede, Türk milliyetçiliği, içindeki bu çeşitlilik ve farklılıklarla, bir yandan zengin bir ideoloji, ama diğer yandan da bir araya gelememenin, bir ve beraber olamamanın acısını yaşıyor. Bu fraksiyonların bir gün ortak bir zeminde buluşup, Türk milliyetçiliğini tekrar güçlü bir ideoloji haline getirebileceğini düşünmek güzel, ama şimdilik, bu yolda gidilecek daha çok yol var gibi görünüyor.

Bütün bunlara rağmen şu temennimi yazmadan yazıma son vermek istemiyorum; Türk milletinin birliği ve dirliği, hepimizin ortak paydasıdır. Bizler, aynı kökten gelen, aynı bayrağın altında gururla yaşayan, aynı dili konuşan insanlarız. Ancak, bugün karşımızda duran en büyük tehlike, kendi içimizdeki dağınıklık ve bölünmüşlüktür. Umarım birgün bir ve beraber hareket edebilmeyi öğreniriz.

Devamını Oku